Pastörize edilmiş süt ve bu sütten yapılmış ürünlerin bir bölümünde rBGH isimli büyüme faktörü bulunmaktadır. rBGH, süt ineklerinin verimini arttırmak için uzun süredir ABD ve birçok ülkede kullanılan büyüme hormonudur.
Genetik değişikliğe uğratılmış sığır büyüme hormonu olan rBGH kullanılan ineklerin yaşam süresi kısalırken daha fazla süt üretimi sağlanmakta, meme iltihaplarında artış olurken daha fazla antibiyotik kullanılmaktadır.
rBGH verilen ineklerden elde edilen sütte IGF-1 isimli büyüme faktörü, iltihabi kalıntılar, antibiyotik miktarı artarken yararlı sür proteinleri (kazein gibi) azalmaktadır. IGF-1 isimli büyüme faktörü meme ve prostat hücrelerinin çoğalmasını arttırmaktadır. IGF-1 hormonunun yüksek olduğu akromegali isimli hastalıkta kalınbağırsak ve meme kanseri riskinde artış olduğu bildirilmiştir.
9 Mayıs 1998 tarihli The Lancet dergisinde yayımlanan bir makalede IGF-1 düzeyi yüksek olan menopoza girmemiş kadınlarda meme kanseri görülme riskinin düşük olan kadınlardan 7 kat daha fazla olduğu gösterilmiştir. IGF-1 düzeyinin yüksekliği prostat kanseri riskini ise 4 kat arttırmaktadır. Bu nedenle rBGH verilen hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünlerini düzenli kullanan insanlarda kanser gelişme riskinde belirgin artış olmaktadır.
rBGH ile elde edilen sütte, normal sütün 10 katı düzeyinde IGF-1 bulunmaktadır. ABD’ de sütlerde rBGH kullanılıp kullanılmadığı ile ilgili etikette bildirme zorunluluğu yok iken geçtiğimiz yıl içinde bir mahkeme kararı ile bazı eyaletlerde bunun tüketiciler tarafından bilinmesi isteği yerinde görülmüş ve etikette bildirme zorunluluğu getirilmiştir.
Ülkemizde süt üretiminde rBGH kullanım oranları ile fazla bilgi bulunmamaktadır. Süt organik üretilse bile üretimde rBGH kullanılıp kullanılmadığı bilinmelidir. ABD örneğinde olduğu gibi ülkemizde de toplumsal baskı ile gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, hangi sütte rBGH kullanıldığının etikette belirtilmesi zorunlu olması gerekmektedir. Böylece insanlar kendilerinde kanser riskinde artışa neden olabilecek bir besin maddesinin tüketilmesi konusunda hür iradeleriyle karar vermelerinin önü açılacaktır. Bu bağlamda birlikte kitap yazdığımız bilim adamları olan Prof Dr Ahmet ve Dr Yavuz Dizdar’ ın süt ve süt ürünleri ile ilişkili endişelerine katılıyorum.
Harvard' lı araştırmacı Dr. Davaasambuu tarafından yapılan çalışmalarda özellikle hamile inekler başta olmak üzere ineklerden elde edilen sütte bulunan östrojen hormonuna bağlı olarak meme, prostat ve testis kanseri riskinin arttığı ileri sürülmektedir. Süt tüketimi ve kanser riskinin 42 ülkede ilişkisi araştırılmış ve 20-39 yaş arası erkeklerde süt ve peynir tüketiminin testis kanseri riskini arttırdığı gösterilmiştir. İsviçre ve Danimarka' da yüksek süt tüketimine bağlı testis kanseri daha yüksek iken Cezayir gibi ülkelerde ise süt tüketiminin az olmasına bağlı testis kanseri daha az görülmektedir. Benzer şekilde yüksek süt ve peynir tüketimi ile prostat ve meme kanseri riskinin arttığı gözlenmiştir. Doğal östojen, bitkisel östrojenlerden 100.000 kat daha güçlü olup özellikle inek sütlerinde yoğun olarak bulunmaktadır. İnek çiftliklerinde yılın 300 günü ineklerden süt elde edilmektedir. İneklerin hamilelikleri ilerledikçe sütteki östrojen miktarı daha da artmakta ve yaklaşık olarak 33 kata çıkmaktadır.
ABD' lerinde tüketilen sütün sadece % 2' si yağı alınmış olarak tüketilmektedir. Sütün yağı veya kaymağı alındığı zaman sütte bulunan zararlı hormonların büyük çoğunluğu uzaklaştırılmış olmaktadır. Çünkü östrojen ve IGF-1 gibi hormonlar yağda çözünmekte ve sütün kaymağında bol bulunmaktadır. Moğolistan gibi ülkelerde ineklerden yılda sadece 5 ay süt elde edilmekte, hamileliğin son aylarında süt sağılmamaktadır. Moğolistan' da geleneksel olarak elde edilen sütün içeriğindeki hormon düzeyleri, ABD' deki yağsız süt kadar azdır. Karolinska Enstitüsü tarafından 2005 yılında yapılan Nurses Helath Study çalışması sonuçlarında süt tüketimi ile over kanseri riskinin arttığı, 2002 yılı ilk sonuçlarda ise yağsız süt tüketimi ile menapoza girmemiş genç kadınlarda meme kanseri riskinin azaltıldığı gösterilmiştir.
Organik süt, yararlı bakterilerin ve içeriğin bozulmaması nedeni ile pastörize edilmiş veya işleme tabi edilmiş sütlere göre daha sağlıklıdır. Fakat sütte doğal hormonların yüksekliği yarardan çok zarar getirebilir. Bu nedenle birçok bilim adamı protein ihtiyacının daha sağlıklı bir şekilde GDO' suz soya ve soya sütünden karşılanmasını önermektedirler. Özellikle soya ürünlerinin meme kanserine karşı ek koruyuculuğu bulunmaktadır.
Sonuç olarak kalsiyum ve protein kaynağı olarak süt iyi olmakla birlikte daha az kalorili ve kanser riskini azaltan diğer seçenekleri ön planda tutmalıyız. Beslenmemizde süt ve süt ürünlerinin az ve yağsız olanını tercih etmemiz sağlık açısından daha yararlıdır.