Kanserde alkali tedavi gerçekten etkili mi?
Günümüzde kanser ile ilgili daha fazla bilgiye sahibiz. Kanser hücreleri kendi iç dinamikleri ile hareket ederken aynı zamanda çevredeki sağlıklı hücrelerle de ilişkiye girmekte, bazen onların da işlevlerini bozarak kendileri için enerji üretimini sağlayan köle hücreler haline gelmelerini sağlamaktadır. Normalde bağışıklık sistemi (immun sistem) hücreleri, anormal yapıları ortadan kaldırırken, kanser hücreleri bu saldırıdan kurtulmanın çeşitli yollarını genetik mutasyonlar yoluyla sağlayabilmektedir. Bu sayede bağışıklık sisteminin (immun sistem) denetiminden kaçan kanser hücreleri kendilerine bir koloni kurarak kendi mikroçevrelerini kurarlar.
Günümüzde internette en çok dolaşan kanserde alkali tedavi ile kesin kanser tedavisi yapıldığı ile ilişkili söylentiler dolaşmaktadır. Bununla ilgili merak edilenleri Prof Dr u0735668_canfeza Sezgin’ e sorduk ve ilginizi çekeceğini düşündüğümüz bir söyleşi yaptık.
Kanser hücreleri asit mi sever?
Kanser hücrelerinin enerji üretimi, normal sağlıklı hücrelerden daha farklıdır. Kanserde daha fazla şeker tüketilirken ve daha az enerji üretimi olur, yani randımanı düşük eski model bir motor gibi düşünebiliriz. Kötü randımanlı enerji üretiminin sonucu olarak da kanser hücresinin içinde laktik asit miktarı artarak asidik bir ortam oluşur. Kanser hücresi de asidik maddelerin kendi yaşamını tehdit etmesi nedeni ile bu asitleri dışarı atar. Kendi içini asidik ortamdan temizlerken, dışında da asidik bir kalkan oluşturur. Yani asit sevmez ama metabolizmalarının farklılığı asit oluşturmalarına neden olur?
Kanser hücresi dışında oluşan asidik ortam önemli mi?
Kanser ilaçlarından bir kısmı hafif bazik yapıdadır. Hafif bazik olan kemoterapi ilaçları, daha asidik olan kanser hücresi dışında birikerek kanser hücrelerine girmesi ve yararı engellenir. Ayrıca kanserde ortamı asitleştirme yeteneği arttıkça hastanın yaşam süresinde kısalma, tedavi ilaçlarına yanıtsızlık ve sıçrama yeteneklerinde artış görülür. Bu nedenle asidik ortamın kırılması önemlidir.
Bu asidik ortam nasıl azaltılır?
Birinci adım beslenmeden geçer. Bol miktarda sebze ve meyve tüketilmesi, bol su içilerek toksinlerin atılmasının hızlandırılması; şeker, kafein, karbonatlı içecek, alkol ve işlenmiş gıdaların azaltılması gereklidir. Beyaz un, et ve peynir gibi asidik olan gıdaların tüketiminin azaltılması da ek katkı sağlar. İkinci adım ise tıbbi uygulamalardan geçer. Bikarbonat veya alkali yapıcı maddelerin ağız yoluyla veya damar yoluyla uygulanması, kanserin asit yapmasını sağlayan pompaları engelleyen ilaçların kullanılması gibi yaklaşımlar vardır. Erken evre mesane kanserinde idrarın alkali yapılması hastalığın tekrarlama riskini azaltmada yardımcı olmaktadır.
Sadece bikarbonat ile kanser iyileşir mi?
Hayır. İnternette birçok haber asparagas bir şekilde dolaşıyor. Ağız yoluyla verilen bikarbonat idrarı ve kanı alkali yapabilir ama kanser çevresindeki dokuyu etkilemez. Burada asit üretimini sağlayan pompaların da engellenmesi gereklidir. Asit pompalarını engelleyen ilaçların yüksek dozlarda verilmesi, kanser hücrelerinin hayatta kalma şansını azaltmada yardımcı olmaktadır. Kanser ilaçlarının kullanıldığı tedavi olmadan bu yaklaşımların başarı şansı rastlantısal diyebileceğimiz nadir seviyede görülür. Bu nedenle tıbbi tedavinin yerini tutmaz. Uygun hastalarda yardımcı yaklaşım olarak faydalanıyoruz.
Herkes bikarbonatı güvenle kullanabilir mi?
Sağlıklı insanlar beslenmelerine dikkat ederek vücutlarındaki asit yükü azaltsınlar. Diyet yapmadan, alkol ve sigara gibi alışkanlıkları bırakmadan ağızdan alınan bikarbonatın ek yararı olmaz. Alkali beslenme tarzı zaten sağlıklı olanıdır, birçok hastalıktan korur. Kanser tedavisi alanların ise onkoloji doktorunun önerisi olmadan bu tür tedavileri alması sakıncalıdır, bazı kanser ilaçlarının etkisini engelleyerek ciddi sorun yaratabilir. Bazı hastalarda da bulantı, kusma ve ishal gibi ek sorunlara neden olabilir.
