İleri evre kanser hastalığı çok ümitsiz bir durumu ifade etmektedir. Bu duruma biraz da biz doktorlar neden olmaktadır. Günümüzde bu evrede hastaların yaşam kalitesi ve bazen de yaşam sürelerini arttırmada yararlı çok çeşitli tamamlayıcı kanser tedavileri bulunmaktadır.
Kanser tedavisinde tamamlayıcı yaklaşım olarak tercih edilen yardımcı bitkisel destekler, yüksek doz C vitamini (toplar damar içine) tıbbi tedavinin yerine değil tamamlayıcı olarak uygulanmalıdır. Kanserin asıl tedavisi standart tıbbi tedavilerdir. Yan etkiden çekinen ve bu nedenle tedaviden kaçınan hastalarda düşük doz ağız yolu ile verilen bulantı ve saç dökülmesi yapmayan metronomik kanser tedavisi iyi bir alternatiftir. Bir çok hastada fazla yan etki olmadan yanıt oranlarını ve iyileşme oranlarını arttırmada çok yararlı olan bu yaklaşımların hepsinin bilimsel çalışmaları bulunmaktadır.
Eğer doktorundan yeterli bilgiyi alamazsa başka mecralara ulaşabilir; doğru araştırma yapamaz ise tedavisinde ciddi aksamalara neden olabilir. Aşağıda kanser tedavisinde tamamlayıcı olarak dünyada faydalanılan yüksek doz C vitamini ve metronomik kanser tedavisi ile ilgili bilgileri bulacaksınız. Bilgilerin bilimsel yayınları da yanlarında verilmektedir.
Yüksek Doz C Vitamini
Askorbat, geleneksel kanser tedavisinin bir yaklaşımı olup ilk olarak McCormick ve Cameron isimli bilim adamları tarafından ortaya atılmıştır. Cameron ve Champbell isimli bilim adamları yayınladıkları bilimsel bir araştırmada ileri evre tedavilere yanıtsız toplam 100 hastaya toplardamar içine uygulanan yüksek doz askorbat tedavisinin (10 gram günlük dozlarda) iyi tolere edildiği ve hastaların, bu tedaviyi almayan 1000 hastadan çok daha uzun süre yaşadığı gösterilmiştir (Cameron E ve ark, Proc Natl Acad Sci 1976. Cameron E ve ark, Proc Natl Acad Sci 1978). Yüksek doz askorbat tedavisi alan hastalar, almayan hastalardan yaklaşık olarak 300 gün daha fazla yaşamıştır.
Arkasından yapılan başka bir prospektif çalışmada ileri evre kanser hastaları yüksek doz askorbat ve plasebo kollarına ayrılmıştır. yüksek doz askorbat tedavisi alan hastalarda ortamala yaşam süresi 343 gün olurken, bu tedavi yerine plasebo alan hastalarda ortalama yaşam süresi 180 gün olmuştur (Comeron E, Med Hypoteses 1991). Bu artış, günümüzdeki modern kanser tedavilerinde bile zor elde edilebilen bir artıştır. Bu araştırmacılara göre kanser C vitamini eksikliğine bağlı gelişen kollajen denen bağ dokusu yetersizliği nedeni ile gelişmektedir. Daha sonra yumuşak doku sarkomu gibi tedaviye dirençli hastalara iyi sonuçlar alınması ile ilgili araştırmalar yayımlanmıştır (Champell A, Oncology 1991).
Bu umut verici sonuçlardan sonra randomize kontrollü çalışmalara devam edilmiştir. Fakat bazı çalışmalarda hastalara ağız yolu ile yüksek doz askorbat verilmiştir (Moertel CG, N Engl J Med 1985). Ağız yolu ile verilen yüksek doz C vitamininin etkili olmadığı gösterilmiştir. Bunun en önemli nedeninin ağız yolu ile ve toplar damar yolu ile verilen yüksek doz C vitamininin tamamen farklı biyoyararlanımı ve kan düzeyleri olduğu kabul edilmektedir (Levine M, Adv Nutr 2011). Klinik çalışmalarda ağız yolu ile verilen yüksek doz C vitamininin sadece ≤ 100 μM kan düzeyi sağlayabildiği gösterilmiştir. Ayrıca ağız yolu ile alınan C vitamini dozu 200 mg’ ı aştığında bağırsaklardan emilim azalmakta, idrarda atım artmakta ve biyoyararlanım düşmektedir. Bu da ağız yolu ile alınan yüksek doz C vitamininin etkinliğini düşürmektedir. Buna karşın toplardamara verilen 1.25 gram askorbat ile 1.25 mM gibi çok yüksek kan düzeyleri elde edilebilmektedir. 10 gramdan fazla toplardamara verilen C vitamini ile 1 – 5 mM kan düzeyleri elde edilirken çok az yan etki görülmektedir (Padayatty SJ, PLoS One 2010). Bütün çalışmalar toplardamara verilen yüksek doz C vitamini ile ağız yolu ile verilene göre yüzlerce kat daha fazla kan düzeylerinin elde edilmesini sağladığını göstermektedir.
C vitamininin kanda yükselmesi sonrası hücre dışı sıvıda da yükselmeye başlar ve hidrojen peroksit düzeylerini arttırır. Hücre dışı sıvıda artan C vitamini ve hidrojen peroksit serbest oksijen radikallerinin oluşumunu sağlayarak kanser hücrelerini öldürür, normal hücrelere zarar vermez (Chen Q, Proc Natl Acad Sci 2008). Kanser hücrelerinde redoks dengesinin bozuk olması nedeni ile serbest oksijen radikalleri kanser hücrelerine daha hızlı ve daha fazla zarar verir (Montero AJ, Drugs 2011).
Klinik faz I çalışmalarda pankreas kanseri olan hastalarda kısa süreli olarak haftada 3 gün 75-100 gram C vitamini ile gemsitabin ve erlotinib kombinasyonunun yan etkileri araştırılmıştır (Monti DA, PLoS One 2012). Bu çalışmada yan etkilerinin fazla olmadığı ve genel ilaçlara bağlı yan etkilerin görüldüğü bildirilmiştir. Daha uzun takip süresine sahip faz 2 çalışmaya geçilmesi planlanmıştır.
C vitamini veya askorbat, kanser ve enfeksiyon gibi durumda bozulan bağışıklık sistemi hücrelerini uyarmakta (Kim J, İmmunobiology 2012), ilaçların kanser hücrelerini öldürücü etkilerini arttırmaktadır (Cullen JJ, Free Radic Biol Med 2011). Ayrıca C vitamini yetersizliği olan hayvanlarda kanserin sıçrama riskini artmakta, C vitamini verilmesi ile kanser sınırlandırılmaktadır (Cha J, Exp Oncol 2011).
G6PD enzim eksikliği olanlarda kan parçalanmasına (hemoliz) neden olması nedeni ile ve idrar yollarında oksalat taşı olanlarda taş oluşumunu arttıracağı için yüksek doz C vitamini verilmemelidir.
Sonuç olarak yüksek doz C vitaminin toplardamar içine hastalık kontrol altında olduğu sürece olabildiğince uzun süre verilmesi, tedaviye duyarlı veya dirençli kanser hastalarında kanser ilaçlarının yanında veya tek başına uygulanması emniyetli ve iyi bir alternatif gbi görünüyor. Bununla birlikte kanserin temel tedavisi değildir. Tamamlayıcı ve yardımcı tedaviler içinde yararlı olabilecek yaklaşımlardan birisidir.
Metronomik Kanser Tedavisi
Günümüzde kanser tedavisinde kullanılan bazı kemoterapi ilaçlarının düşük dozlarda kullanılarak daha az yan etki ile başarı elde edilebileceğine dair veriler elde edilmektedir. Bu tür kemoterapi rejimlerine örnek Metronomik Kemoterapi’ dir. Bazı ileri evre kanserli hastalarda kemoterapi ile başarı elde etme şansı düşük olabilir. Standart kemoterapi yaklaşımlarında mümkün olan yüksek dozlarda kanser hücrelerinin öldürülmesi amaçlanmaktadır. Bu dozlar daha fazla yan etkiye neden olabilir. Son yıllarda araştırmacılar, daha düşük dozda ilaç kullanılması ile kanser hücrelerinin çoğalması engellenirken daha az yan etki görülmesinin sağlanabileceğini göstermişlerdir (Bocci G, Ann Oncol 2005).
Metronomik kemoterapide, standart kemoterapide kullanılan dozların onda biri gibi düşük dozlarda ilaç kullanılmaktadır. Bu nedenle kemoterapi ilaçları normal hücrelere daha az zarar vermekte ve daha sık (her gün gibi) alınması mümkün olmaktadır. Normal kemoterapiyi alanlarda, yan etkilerin geçmesi beklenmekte ve sonraki tedavi, normal hücreler düzeldikten sonra verilebilmektedir. Bu bekleme süreci, kanser hücrelerinin de oksijen ve besin almasını sağlayabilmektedir. Beslenmenin en önemli kompanenti endotel hücreleri ismi verilen damarların oluşumunu sağlayan hücrelerdir. Metronomik kemoterapi, kanser hücrelerinden daha çok bu beslenmeyi sağlayan damarları oluşturan endotel hücreleri üzerine öldürücü olmaktadır. Endotel hücrelerinin öldürülmesi ile tümöre besin ve oksijen götüren damarlar bozulmakta ve tümör küçülmektedir. Bu özellikleri ile metronomik kemoterapi, damarlanmayı engelleyen antianjiyojenik tedaviler arasına girmektedir.
Metronomik kemoterapinin, standart kemoterapiye dirençli kanserlerde kullanılabileceği düşünülmektedir. Kanser hücreleri mutasyona uğradığında kemoterapi ilaçlarına dirençli hale gelebilmektedir. Bu oluştuğunda yüksek doz kemoterapi rejimleri yarar sağlayamamaktadır. Fakat, endotel hücreleri genetik açıdan değişmeden kalmakta ve ilaçlara direnç kazanmamaktadırlar. Kanser hücrelerini öldürmeyen bir ilaç, endotel hücrelerinin ölümünü sağlayabilir ve kanserin beslenmesini bozabilir. Başta meme kanseri olmak üzere akciğer, mide, pankreas, kalınbağırsak, karaciğer, prostat, beyin kanserleri ve medullablastom (siklofosfamid, etopozit) gibi kanserlerde vaka sunumları ve klinik çalışmalar bulunmaktadır.
Metronomik kanser tedavisinde ağız yolu ile kullanılan ilaçların başında siklofosfamid, kapesitabin, vinorelbin, etopozit, UFT ve metotreksat’ tır. Prostat kanserli hastalarda dirençli hastalarda kapesitabin, siklofosfamid, prednizon ve talidomid ile iyi sonuçlar elde edilmiştir (Meng LJ, J Cancer Res Clin Oncol 2012). Bu ilaçları hastalarına öneren doktorların büyük çoğunluğu aldıkları metronomik kemoterapinin klasik kemoterapiden daha az yan etkisi olduğunu, yaşam kalitelerinin daha iyi olduğunu ifade etmektedirler (Collova E, Tumori 2011). Ayrıca bu ilaçlar daha az bulantı-kusma yapmakta, saçlar genellikle dökülmemektedir. Ben de verdiğim metronomik tedavilerle hastalarımda uzun süreli çok az yan etki ile hastalık kontrolünü sağladım. Bu nedenle iki taraflı memnuniyet olduğunu gözlemledim. Hastaları metronomik tedavi esnasında 4-6 haftalık aralarla muayeneye çağırdım. Normal kanser tedavilerinde ise bu aralık 1-3 hafta arasında değişmektedir. Hastaların daha az sıklıkta kan vermeleri, daha az yan etkileri olması ve yaşam kalitelerinin daha iyi olması en önemli avantajıdır. Fakat adjuvan koruyucu tedavilerde standart doz kemoterapinin daha üstün olduğunu bilmek gerekli, her hastada ve hastalıkta metronomik tedavi uygun değildir.
Günümüzde klinik çalışmalarda daha çok metronomik kemoterapinin anjiyojenez inhibitörleri ve diğer akıllı ilaçlarla birlikte kullanılması araştırılmaktadır (Kerbel RS, Cancer Res Treat 2007). İlk çalışmalar dirençli hastalarda iyi yanıt alınabildiğini göstermiştir (Orlando L, BMC Cancer 2006). Yeni çalışmalarda çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde de ilaçlara karşı gelişen direnç nedeni ile metronomik kemoterapinin kullanımı tartışılmakta ve uygun tedaviye dirençli vakalarda kullanımı önerilmektedir (Andre N, Arch Pediatr 2009). Ayrıca standart kemoterapi sonrası elde edilen yanıtın idame tedavisinde yararı araştırılmaktadır.
Yan etkileri çok az olan metronomik kanser tedavisin yanında ciddi yan etkisi bulunmayan orta-yüksek doz C vitamininin toplar damar içine uygulanması tamamlayıcı ve yardımcı yaklaşımlarda faydalı bir kombinasyonu olabilir. Bu tür yaklaşımların büyük çalışmalarla araştırılması genel kabul görmesini sağlayabilir, daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Kanserde genel tedavinin uluslararası standartlara uygun kemoterapiler olduğu unutulmamalıdır.
Resimde kanserli ve normal hücrelerde C vitamininin etkisi şematize edilmektedir. Normal hücrelere C vitamini zarar vermezken kanser hücrelerini öldürmektedir.